DİNİ ÇEŞİTLİLİK
Dinî
Çeşitlilik Sorunu
Dinleri birbirinden ayıran şey onların farklı inanç
ilkelerine sahip olmalarıdır. Buna göre bir takım inançların doğruluğunu öngörmeyen
bir din düşünmek pek anlaşılır gözükmemektedir. Hemen hemen bütün dinlerin,
âlemin ve varlıkların nihaî kaynağı ve insanın geleceğine ilişkin bir öğreti ve
buna bağlı bir yaşam biçimi sundukları söylenebilir.
Dinler arasında da diğer beşeri unsurlar gibi bazı
farklılıkların olması doğal olmakla beraber, bu farklılıkların temel hususlarda
olması vahiy odaklı dinler açısından çok makul gözükmemektedir. Bir dinin vahiy
kaynaklı olması onun değişime uğramayacağı anlamına gelmez. Aynı din içerisinde
bile farklı tezahürlerin ortaya çıktığına şahit olmaktayız.
Dini çeşitliliğin odak noktası, bir dini o din yapan
ve onu diğer dinlerden ayıran hususlardır.
Dinî
Çeşitlilik ve Bazı Temel Yaklaşımlar
1.Dinî Dışlayıcılık
Sadece belli bir dinin inanç ilkelerinin doğruluğuna
inanarak, bu ilkelerle bağdaşmayan diğer bütün dini inançların yanlış olduğunu
ve insanı nihaî kurtuluşa götürmek için yeterli olmadıklarını savunan
yaklaşımdır.
Bir şeyin doğruluğuna inanmanın tabiatında
dışlayıcılığın bulunduğunu söylemek yerinde olacaktır. Çünkü bir şeyin doğru
olduğuna inanmak, doğal olarak inanılan şeyle bağdaşmayan şeylerin de
yanlışlığına inanmayı beraberinde getirecektir.
Bu ilkeye göre bütün doğruluk iddiaları zorunlu
olarak dışlayıcıdır, yani bir p önermesine inanmak, bu önermeyi yanlışlayan
diğer önermeleri dışlamayı gerektirir.
Mümkün bütün doğruluk iddialarının birbiriyle
bağdaşması mantıksal olarak mümkün değildir. Bir şeyi dışlamayan bir önermenin
bir şeyi tasdik etmesi de söz konusu değildir.
2.Dinî Kapsayıcılık: Dinî kapsayıcılık, gerçekte sadece bir dini
inancın doğru olduğundan hareket etmekle beraber, diğer dini inanç sahiplerinin
dolaylı da olsa söz konusu dini inancın kapsamına dahil edilebileceğini öngören
bir yaklaşımdır.
Dinî kapsayıcılık, diğer din ve inançları dışlamak
yerine onları, geniş anlamda doğru olduğu düşünülen inancın zayıf ya da
bilinmeyen formları olarak ele alınabileceğini göstermeyi hedeflemektedir.
Temel hususlarda, köklü farklılıklara sahip dinlerin
bu şekilde bağdaştırılamayacağı açıktır. Bu durumda kapsayıcılık ilkesinin
makul bir zemini olmadığı söylenebilir.
3.Dinî Çoğulculuk
Dinî çoğulculuk, bütün dinlerin ya da büyük dinlerin
inançlarının aynı gerçekliğe delalet ettiğini veya edebileceğini ve böylece her
birinin insanları eşit ölçüde kurtuluşa götürebileceğini ileri sürerek, dini
inançlar arasındaki farklılıkların aşılabileceğini iddia eden yaklaşımdır.
John Hick modern savunucuları arasındadır. İbn Arabî
de buna benzer bir anlayışı savunmaktadır: Ona göre ilahi tecelli sonsuz farklı
biçimlerde ve derecelerde olabilir.
Dinî çoğulculuğun kendi ilkesiyle çelişen bir yanı
bulunmaktadır. Çoğulculuk, dinlerin tek başına doğruluk iddialarını kabule
yanaşmamakla çoğulcu tavrından ödün vermektedir.
Bunun yanında Hick’in kendinde gerçeklik ve onun
farklı görünüşleri olarak dinlerin tatmin edici bir dini inanç ve gerçeklik
ilişkisi ortaya koyduğunu söylemek oldukça güçtür. Kendinde gerçekliği bilmeden
neyin tam olarak onun görünüşü olabileceğine dair varsayımlar problemli
görünmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder