18 Mayıs 2020 Pazartesi

DİN FELSEFESİ-13:TANRI VE SIFATLARI

TANRI VE SIFATLARI




Bir varlığın mahiyetini belirleyen, o varlığın sahip olduğu özsel niteliklerdir.Niteliklerden soyutlanmış bir Tanrı tasavvuru düşünülemeyeceğine göre her Tanrı tasavvurunun bir takım nitelikleri öngörmesi gerekir.

Tanrı’ya atfedilecek nitelikler, Tanrı tasavvurlarına göre farklılık gösterebilmektedir. Tanrı’nın Mükemmel Varlık olduğu ve O’nun mükemmel sıfatlara sahip olması gerektiği, Tanrı kavramı için sağlam bir temel oluşturabilir. Bunun yanında şu nitelikler de Tanrı’ya atfedilmektedir:

 

1.Birlik veBasitlik

Teist Tanrı tasavvurunun en temel iddiası Tanrı’nın birliğidir. Tanrı’nın birliğine dair a priori ve a posteriori birtakım gerekçelerden bahsedilebilir.

A priori gerekçeler, Mükemmel Varlık kavramının analizinde yatmaktadır. Mükemmel Varlık en güzel sıfatları kendinde barındırır ve birden fazla varlığın bu sıfatlara sahip olması mümkün değildir. Ayırt edilmezlerin özdeşliği ilkesi bu sonuca mantıki dayanak oluşturmaktadır.

A posteriori gerekçelerin başında da evrendeki düzenlilik yer almaktadır.

Birden fazla Tanrısal varlığın bulunabileceği ve bunların ilişkisel niteliklerle birbirinden ayrıldığı şeklindeki (Teslis inancında olduğu gibi) bir açıklama gayretinin, daha baştan -ilişki söz konusu olmadan- birden fazla Tanrı varsaydığı için birden fazla Tanrı olduğu iddiasından ziyade bir açılım getirmediği anlaşılmaktadır.

Bu yönde başka kanıt da birden fazla mutlak alîm, kadîr ve irade sahibi Tanrı olması durumunda, onların iradeleri ve güçleri arasında çatışmanın meydana geleceği düşüncesidir. Ockham’ın usturası olarak bilinen rasyonellik ölçütüne göre, tek bir Tanrı’nın evrendeki düzenliliği açıklamak için yeterli olduğu yerde birden fazla Tanrı’yı varsaymak gereksizdir.

Tanrı’nın basitliğini öne süren anlayışına göre Tanrı ontolojik anlamda bileşiklikten uzaktır; O’nun varlığı ile mahiyeti arasında, veya farklı sıfatları arasında ontolojik bir ayrıma gidilemez. Bu yaklaşımın beş temel iddiası vardır:

  1. Tanrı niceliksel ayrıma konu olamaz,
  2. Tanrı için madde-form gibi bir ayrım söz konusu olamaz,
  3. Tanrı ile ilim, irade, kudret vb. sıfatları arasında bir ayrıma gidilemez,
  4. Tanrı’nın cins ve türden oluşan bir bileşiklik içermesi söz konusu olamaz,
  5. Tanrı’da mahiyet-varlık ayrımına gidilemez.

Tanrı’nın var olup olmadığını tartışmanın zemini Tanrı’nın ne olduğu sorusuyla ilişkilidir. Bu bakımdan Tanrı’nın bir mahiyetinin bulunması gerekir. Tanrı’nın mahiyeti gereği zorunlu varlık olduğunu söylemek ile Tanrı’nın varlığından başka mahiyeti olmadığını söylemek farklıdır. Yani, varlığı ile mahiyeti arasında zorunlu bir ilişki kurmak, varlığından başka mahiyetinin olmadığı anlamına gelmez.

Benzer şekilde Tanrı’nın zatı ile sıfatları veya sıfatlarının birbirleriyle arasında ayrıma gitmek ve özdeş olmadıklarını düşünmek onların birbirinden bağımsız bir şekilde var olabilecekleri anlamına gelmez.

 

2.Nihaîlik ve Zorunluluk

Tanrı’nın nihaîliği, O’ndan daha temel bir varlık olamayacağını; zorunluluğu da, varlığının herhangi bir nedeninin bulunamayacağını ifade etmektedir.Tanrı’nın zorunlu olması mahiyetinin gereğidir ve bu sebeple varlığı için bir nedene sahip olmak Tanrı için mantıksal bir imkansızlıktır, yani çelişkilidir.

Hâdis varlıklar için bile mahiyetleri varlıkları için bir neden olamazken, bu durum Tanrı için söz konusu olamaz.

Eğer Tanrı’nın varlığının, mahiyetinin gereği veya sonucu olacağı akıl yürütmesiyle, onun varlığının bir etkin nedeni olacağı kastediliyorsa bu kabul edilemez bir şeydir. Çünkü elimizdeki delil, nedensel zincirin varlığı bir nedene dayanmayan, fakat sabit bir mahiyete ve gerçekliğe sahip bir varlıkla son bulacağını göstermemektedir.Dolayısıyla, nihaî ve zorunlu varlık olan Tanrı için mahiyetin bulunmadığına dair bir gerekçe bulunmamaktadır.

 

3.Ezelilik

Tanrı mükemmel varlık olduğu için sınırsız da olmak zorundadır.Zamansal açıdan sınırlı bir varlık, ontolojik anlamda mükemmel olamayacağından dolayı O’nun zamanla sınırlı olmaması gerekir. Tanrı’nın ezeliliğine ve zamanla ilişkisine dair iki farklı yaklaşım mevcuttur:

  1. Tanrı’nın zamansız olduğu düşüncesi
  2. Tanrı’nın bütün zamanlarda var olduğu düşüncesi

Tanrı’nın zamansızlığını savunanların en temel iddialarından birisi, zamansal varlığın değişime olacağıdır.

Bir başka iddia ise, geçmişe dönük sonsuzluğun bilfiil değil bilkuvve olduğudur. Bu nedenle onlara göre, zamansızlığın dışında değilse bir O’nun başlangıcının olması gerekir.

Tanrı’nın zamansallığını savunanların iki önemli eleştirisi vardır:

  1. Tanrı’nın zamansızlığı kendi içinde tutarsızdır: Bu durumda Tanrı geçmiş, şimdiki ve gelecekteki hadiselerle eşzamanlı olacaktır. Bu ise onlara göre tutarsızlıktır.
  2. Zamansızlık anlayışı Teist Tanrı tasavvuruyla uyuşmamaktadır: Teist anlayışta Tanrı zamansal varlıklarla ve hadiselerle ilgilenmektedir.

 

4.Bilgi

Bilgi, mükemmelliğin en önemli unsurlarından biridir ve bilgisiz bir varlığın Tanrı olmasından bahsedilemez.

İlahi bilginin en önemli yönü yatay ve dikey anlamda sınırsız olmasıdır: Yani bilinmesinde mantıksal bir çelişki bulunmayan her şey ilahi bilginin kapsamına girer; bu bilgide yanılma, kesin olmama ve kuşku söz konusu olamaz. İlahi bilgi doğrudandır. İlahi bilgi tam, değişmez ve kesindir. İlahi bilgi ile zamansızlık arasında zorunlu ilişki kuranlar vardır.

Zamansız Tanrı tasavvuruna göre, zamansal ifadelerin zaman içinde olmayı gerektirmeyen ifadelere dönüştürülmesi ile bilinmesi mümkündür.Zamansız Tanrı tasavvurunda kişilere endeksli önermelerin kişisel olmayan bir tarzda bilinmesi kaçınılmazdır.

Tanrı’nın sınırsız bilgisinin insan özgürlüğü ile nasıl ilişkilendirileceği ile alakalı yaklaşımlar şu şekildedir:

  1. Bir yaklaşıma göre Tanrı’nın insanın gelecekte yapacakları ile alakalı ön bilbiyi mümkün görmemektedir. Buna açık teizm de denir.
  2. Bir diğeri bunun Tanrı için değil, insan için ön bilgi olduğunu savunur.
  3. Molinizme göre, Tanrı’nın bilgisinin; yarattığı veya yaratabileceği her insanın hangi mümkün şartlarda özgür iradesiyle nasıl davranacağını bilir. Buna orta bilgi denir.

Sonuç olarak Tanrı’nın insan eylemlerine dair ezeli bilgisi insanın eylemlerini bizatihi mümkün olmaktan çıkarmaz. Aquinas bunu de dicto zorunluluk ve de re zorunluluk ayrımıyla ifade eder.

 

5.Kudret

Mükemmelliğin başka bir sonucu da mutlak ve sınırsız güç sahibi olmaktır. Bu sıfat, Tanrı’nın gücünün her şeye yettiği ve O’nun gücünün dışında kalan bir şeyin olmadığı anlamına gelir.Tanrı’nın gücünün mantıksal imkan dahilinde olan her şeye taalluk ettiği söylenebilir. Tanrı’nın kudreti mantıksal imkansızlığa taalluk etmez.

Taş paradoksu da bu çerçevede ele alınmalıdır. Tanrı’nın kudreti tutarsızlığa taalluk etmez. Tanrı tanımı gereği her şeye gücü yeten varlık olduğundan ‘kaldıramayacağı taş’ ifadesi tutarsızdır.

Sonuç olarak taş paradoksu tutarsız bir varsayıma dayandığından dolayı Tanrı’nın çelişkili bir şeyi gerçekleştirmesini istemektedir. Böyle bir şeyin gerçekleşmemesi Tanrı’nın sonsuz kudretine halel getirmemektedir.

 

6.İrade ve Yaratma

İrade ve yaratma sıfatları kişisel bir Tanrı tasavvuru için kaçınılmaz gözükmektedir. Bu sıfatlar Teizmi panteizm ve benzeri anlayışlardan ayırır. Tanrı mutlak irade sahibi olduğu için âlemi yaratması bir zorunluluk değildir. Tanrı irade etmeseydi hiçbir şeyi yaratmazdı veya yaratılanları da başka türlü yaratabilirdi. Spinoza’nın panteist anlayışı ise ne iradeyi ne de yaratmayı mümkün görmektedir. Tabiattaki her şey Tanrı tarafından zorunlu olarak belirlenmiştir.

Mümkün olgulardan birinin değil de ötekinin gerçekleştiğini Tanrı’nın ilim veya kudret sıfatıyla açıklamak mümkün değildir. Bu ancak bir müreccihin varlığıyla açıklanabilir. Âlemin zorunlu değil de olumsal yapısının, Tanrı’nın irade sıfatının taallukuyla mantıksal statüsünü yani zorunlu hale geleceğini düşünmek için bir gerekçe bulunmamaktadır.

Kadim irade ile hâdis olan âlem varlığa gelmiştir. Bunda da mantıki açıdan bir problem gözükmemektedir. Âlemin mümkünler arasında en iyisi olup olmadığı hususunda ise; mümkün dünyaların en iyisini yaratmak mantıksal açıdan mümkün olmadığı için, bunun Tanrı tarafından gerçekleştirilmemiş olması O’nda bir eksikliği gerektirmeyeceği söylenebilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder