TANRI VE SIFATLARI
Bir varlığın mahiyetini belirleyen, o varlığın sahip olduğu özsel niteliklerdir.Niteliklerden
soyutlanmış bir Tanrı tasavvuru düşünülemeyeceğine göre her Tanrı tasavvurunun
bir takım nitelikleri öngörmesi gerekir.
Tanrı’ya atfedilecek nitelikler, Tanrı
tasavvurlarına göre farklılık gösterebilmektedir. Tanrı’nın Mükemmel Varlık olduğu
ve O’nun mükemmel sıfatlara sahip olması gerektiği, Tanrı kavramı için sağlam
bir temel oluşturabilir. Bunun yanında şu nitelikler de Tanrı’ya
atfedilmektedir:
1.Birlik veBasitlik
Teist Tanrı tasavvurunun en temel iddiası Tanrı’nın
birliğidir. Tanrı’nın birliğine dair a priori ve a posteriori
birtakım gerekçelerden bahsedilebilir.
A priori gerekçeler, Mükemmel Varlık kavramının
analizinde yatmaktadır. Mükemmel Varlık en güzel sıfatları kendinde barındırır
ve birden fazla varlığın bu sıfatlara sahip olması mümkün değildir. Ayırt
edilmezlerin özdeşliği ilkesi bu sonuca mantıki dayanak oluşturmaktadır.
A posteriori gerekçelerin başında da evrendeki
düzenlilik yer almaktadır.
Birden fazla Tanrısal varlığın bulunabileceği ve
bunların ilişkisel niteliklerle birbirinden ayrıldığı şeklindeki (Teslis
inancında olduğu gibi) bir açıklama gayretinin, daha baştan -ilişki söz konusu
olmadan- birden fazla Tanrı varsaydığı için birden fazla Tanrı olduğu
iddiasından ziyade bir açılım getirmediği anlaşılmaktadır.
Bu yönde başka kanıt da birden fazla mutlak alîm,
kadîr ve irade sahibi Tanrı olması durumunda, onların iradeleri ve güçleri
arasında çatışmanın meydana geleceği düşüncesidir. Ockham’ın usturası olarak
bilinen rasyonellik ölçütüne göre, tek bir Tanrı’nın evrendeki düzenliliği
açıklamak için yeterli olduğu yerde birden fazla Tanrı’yı varsaymak
gereksizdir.
Tanrı’nın basitliğini öne süren anlayışına göre
Tanrı ontolojik anlamda bileşiklikten uzaktır; O’nun varlığı ile mahiyeti
arasında, veya farklı sıfatları arasında ontolojik bir ayrıma gidilemez. Bu
yaklaşımın beş temel iddiası vardır:
- Tanrı
niceliksel ayrıma konu olamaz,
- Tanrı
için madde-form gibi bir ayrım söz konusu olamaz,
- Tanrı ile
ilim, irade, kudret vb. sıfatları arasında bir ayrıma gidilemez,
- Tanrı’nın
cins ve türden oluşan bir bileşiklik içermesi söz konusu olamaz,
- Tanrı’da
mahiyet-varlık ayrımına gidilemez.
Tanrı’nın var olup olmadığını tartışmanın zemini
Tanrı’nın ne olduğu sorusuyla ilişkilidir. Bu bakımdan Tanrı’nın bir
mahiyetinin bulunması gerekir. Tanrı’nın mahiyeti gereği zorunlu varlık
olduğunu söylemek ile Tanrı’nın varlığından başka mahiyeti olmadığını söylemek
farklıdır. Yani, varlığı ile mahiyeti arasında zorunlu bir ilişki kurmak, varlığından
başka mahiyetinin olmadığı anlamına gelmez.
Benzer şekilde Tanrı’nın zatı ile sıfatları veya
sıfatlarının birbirleriyle arasında ayrıma gitmek ve özdeş olmadıklarını
düşünmek onların birbirinden bağımsız bir şekilde var olabilecekleri anlamına
gelmez.
2.Nihaîlik
ve Zorunluluk
Tanrı’nın nihaîliği, O’ndan daha temel bir varlık
olamayacağını; zorunluluğu da, varlığının herhangi bir nedeninin
bulunamayacağını ifade etmektedir.Tanrı’nın zorunlu olması mahiyetinin gereğidir
ve bu sebeple varlığı için bir nedene sahip olmak Tanrı için mantıksal bir
imkansızlıktır, yani çelişkilidir.
Hâdis varlıklar için bile mahiyetleri varlıkları
için bir neden olamazken, bu durum Tanrı için söz konusu olamaz.
Eğer Tanrı’nın varlığının, mahiyetinin gereği veya
sonucu olacağı akıl yürütmesiyle, onun varlığının bir etkin nedeni olacağı
kastediliyorsa bu kabul edilemez bir şeydir. Çünkü elimizdeki delil, nedensel
zincirin varlığı bir nedene dayanmayan, fakat sabit bir mahiyete ve gerçekliğe
sahip bir varlıkla son bulacağını göstermemektedir.Dolayısıyla, nihaî ve
zorunlu varlık olan Tanrı için mahiyetin bulunmadığına dair bir gerekçe
bulunmamaktadır.
3.Ezelilik
Tanrı mükemmel varlık olduğu için sınırsız da olmak
zorundadır.Zamansal açıdan sınırlı bir varlık, ontolojik anlamda mükemmel
olamayacağından dolayı O’nun zamanla sınırlı olmaması gerekir. Tanrı’nın
ezeliliğine ve zamanla ilişkisine dair iki farklı yaklaşım mevcuttur:
- Tanrı’nın
zamansız olduğu düşüncesi
- Tanrı’nın
bütün zamanlarda var olduğu düşüncesi
Tanrı’nın zamansızlığını savunanların en temel
iddialarından birisi, zamansal varlığın değişime olacağıdır.
Bir başka iddia ise, geçmişe dönük sonsuzluğun
bilfiil değil bilkuvve olduğudur. Bu nedenle onlara göre, zamansızlığın dışında
değilse bir O’nun başlangıcının olması gerekir.
Tanrı’nın zamansallığını savunanların iki önemli
eleştirisi vardır:
- Tanrı’nın
zamansızlığı kendi içinde tutarsızdır: Bu durumda Tanrı geçmiş, şimdiki ve
gelecekteki hadiselerle eşzamanlı olacaktır. Bu ise onlara göre
tutarsızlıktır.
- Zamansızlık
anlayışı Teist Tanrı tasavvuruyla uyuşmamaktadır: Teist anlayışta Tanrı
zamansal varlıklarla ve hadiselerle ilgilenmektedir.
4.Bilgi
Bilgi, mükemmelliğin en önemli unsurlarından biridir
ve bilgisiz bir varlığın Tanrı olmasından bahsedilemez.
İlahi bilginin en önemli yönü yatay ve dikey anlamda
sınırsız olmasıdır: Yani bilinmesinde mantıksal bir çelişki bulunmayan her şey
ilahi bilginin kapsamına girer; bu bilgide yanılma, kesin olmama ve kuşku söz
konusu olamaz. İlahi bilgi doğrudandır. İlahi bilgi tam, değişmez ve kesindir. İlahi
bilgi ile zamansızlık arasında zorunlu ilişki kuranlar vardır.
Zamansız Tanrı tasavvuruna göre, zamansal ifadelerin
zaman içinde olmayı gerektirmeyen ifadelere dönüştürülmesi ile bilinmesi
mümkündür.Zamansız Tanrı tasavvurunda kişilere endeksli önermelerin kişisel
olmayan bir tarzda bilinmesi kaçınılmazdır.
Tanrı’nın sınırsız bilgisinin insan özgürlüğü ile
nasıl ilişkilendirileceği ile alakalı yaklaşımlar şu şekildedir:
- Bir
yaklaşıma göre Tanrı’nın insanın gelecekte yapacakları ile alakalı ön
bilbiyi mümkün görmemektedir. Buna açık teizm de denir.
- Bir
diğeri bunun Tanrı için değil, insan için ön bilgi olduğunu savunur.
- Molinizme
göre, Tanrı’nın bilgisinin; yarattığı veya yaratabileceği her insanın
hangi mümkün şartlarda özgür iradesiyle nasıl davranacağını bilir. Buna
orta bilgi denir.
Sonuç olarak Tanrı’nın insan eylemlerine dair ezeli
bilgisi insanın eylemlerini bizatihi mümkün olmaktan çıkarmaz. Aquinas bunu de
dicto zorunluluk ve de re zorunluluk ayrımıyla ifade eder.
5.Kudret
Mükemmelliğin başka bir sonucu da mutlak ve sınırsız
güç sahibi olmaktır. Bu sıfat, Tanrı’nın gücünün her şeye yettiği ve O’nun
gücünün dışında kalan bir şeyin olmadığı anlamına gelir.Tanrı’nın gücünün
mantıksal imkan dahilinde olan her şeye taalluk ettiği söylenebilir. Tanrı’nın
kudreti mantıksal imkansızlığa taalluk etmez.
Taş paradoksu da bu çerçevede ele alınmalıdır.
Tanrı’nın kudreti tutarsızlığa taalluk etmez. Tanrı tanımı gereği her şeye gücü
yeten varlık olduğundan ‘kaldıramayacağı taş’ ifadesi tutarsızdır.
Sonuç olarak taş paradoksu tutarsız bir varsayıma
dayandığından dolayı Tanrı’nın çelişkili bir şeyi gerçekleştirmesini
istemektedir. Böyle bir şeyin gerçekleşmemesi Tanrı’nın sonsuz kudretine halel
getirmemektedir.
6.İrade
ve Yaratma
İrade ve yaratma sıfatları kişisel bir Tanrı
tasavvuru için kaçınılmaz gözükmektedir. Bu sıfatlar Teizmi panteizm ve benzeri
anlayışlardan ayırır. Tanrı mutlak irade sahibi olduğu için âlemi yaratması bir
zorunluluk değildir. Tanrı irade etmeseydi hiçbir şeyi yaratmazdı veya
yaratılanları da başka türlü yaratabilirdi. Spinoza’nın panteist anlayışı ise
ne iradeyi ne de yaratmayı mümkün görmektedir. Tabiattaki her şey Tanrı
tarafından zorunlu olarak belirlenmiştir.
Mümkün olgulardan birinin değil de ötekinin
gerçekleştiğini Tanrı’nın ilim veya kudret sıfatıyla açıklamak mümkün değildir.
Bu ancak bir müreccihin varlığıyla açıklanabilir. Âlemin zorunlu değil de
olumsal yapısının, Tanrı’nın irade sıfatının taallukuyla mantıksal statüsünü
yani zorunlu hale geleceğini düşünmek için bir gerekçe bulunmamaktadır.
Kadim irade ile hâdis olan âlem varlığa gelmiştir.
Bunda da mantıki açıdan bir problem gözükmemektedir. Âlemin mümkünler arasında
en iyisi olup olmadığı hususunda ise; mümkün dünyaların en iyisini yaratmak
mantıksal açıdan mümkün olmadığı için, bunun Tanrı tarafından
gerçekleştirilmemiş olması O’nda bir eksikliği gerektirmeyeceği söylenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder